top of page

Burası Türkiye

  • Yazarın fotoğrafı: Hasan Erbay
    Hasan Erbay
  • 20 Eyl 2016
  • 2 dakikada okunur

Yazının orijinal versiyonu; www.112acilservis.net'te

Size, geçen gün anı defterimi karıştırırken tekrar hatırladığım bir olayı nakletmek isterim. Ülkemizde sağlık hizmeti vermenin ne kadar zor, çetin ve karmaşık bir iş olduğunu göstermesi ve birçok ahlaki sorun içermesi bakımından ilginç bir olay gibi geldi bana.

"Geçen gün 112 nöbetimde bir trafik kazasına müdahale için yola çıkmıştık. Olay yerine polis ekiplerinden önce vardık. Takla atıp tekrar düzelmiş bir otomobil vardı. Otomobilin şoför koltuğunda bilinci açık, bel omurlarından başlayıp ön tarafa ve karnına yayılan ağrısı olan bir kadın yaralı vardı. Muhtemelen direksiyon darbesi diye düşündüm. Omurilik zedelenmesi ya da iç organ hasarı ihtimaline karşı hastayı çok dikkatli bir şekilde, yavaşça travma yeleğine sararak ambulansa aldık. Dışarıdan bakıldığında aktif herhangi bir kanaması olmayan, ayakta ve tansiyonları normal olan hastanın yanındaki bir kadın, ısrarla kendisinin de yaralıyla beraber hastaneye gelmek istediğini söylüyordu. Kolunda kazaya bağlı hafif sıyrıklar olan ve yaralının kız kardeşi olduğunu söyleyen bu kadını da alıp hastaneye yollandık.

Yol boyunca ağrılarının giderek arttığını söyleyen hastaya, damar yolu ve diğer tıbbi tedavileri uyguladık. Hastaneye varıp hastayı teslim ettikten sonra hastane polisi bize, aracı kimin kullandığı bilgisi de dahil olmak üzere kazaya ilişkin birkaç soru sordu, bilgi istedi. Biz de gördüğümüzü anlattık. Aracı karın ağrısı olan hastanın kullandığını,kaza esnasında ikinci kadının da aynı araçta olduğunu anlattığını söyledik. Bu vaka bizim için sıradan bir olaydı ve hiçbir şeyden şüphelenmeden hemen başka bir vaka için çıkış yaptık.

Birkaç saat sonra aynı hastaneye başka bir hasta vesilesiyle tekrar yolumuz düştü. Hastane polisi biraz da alaycı bir şekilde bize laf attı. Hastane polisinden öğrendik ki meğerse kaza yapan otomobili asıl kullanan kişi ikinci kadınmış. Bizim karın ağrısı şikayeti olan hastanınsa tıbbi hiç bir şeyceğizi yokmuş. Kaza sigortasından yararlanabilmek için kaza sırasında direksiyonda olan ehliyetsiz kardeş ile yer değiştirmişler. Biz de o kadar safız... Yaralı diye değerlendirip müdahale ettiğimiz, bin bir güçlükle sedyeye alıp 300 metre kadar soluk soluğa taşıdığımız, feryat figan bağıran numaradan hasta; birkaç saat içinde taburcu edilmiş.

Polis ekipleriyse bizim de bir şekilde figüran ve resmi görevli olarak dahil olduğumuz bu kandırmacayı, kazayı gören ve olay mahallinde bize de yardım eden bir vatandaştan öğrenmişler. Aramızda dürüst ve iyi insanlar olduğunu bilmek güzel... Ama sanırım fazlasıyla kötüler de var. O günden beri, gittiğim her acil vakaya acaba burada ne gibi bir dalavere olabilir düşüncesiyle yaklaşmak zorunda kalıyorum. Ama bu durum beni vicdanen ve zihnen çok yoruyor. Sağlık hizmeti verdiğiniz insanlara karşı böyle bir ön yaklaşım sergilemek zorunda kalmak ne acı!"

Maalesef her şey, tıp fakültelerinde öğretildiği gibi yaşanmıyor pratikte. Ağrı gibi subjektif bir konuda, size ağrısı olduğunu söyleyen hastaya inanmaktan başka bir şey gelmiyor elinizden. Kim bilir psikiyatride, belki başka bölümlerde ne kadar çok bu türden hasta vardır? Hekim-hasta ilişkisinde "GÜVEN" olgusu hep hekim ya da sağlık personeli üzerinden düşünülüyor. Oysa madalyonun diğer yüzü; yani hekimin de hastasına güvenmesi durumu, sanırım sağlık camiası ve eğitim sistematiğinde pek üzerinde durulan bir konu değil. Belki de Şark Kurnazlığı denilen durum genlerimize o kadar çok işlemiş ki dışarıdan bir gözle bakıldığında anlaşılması güç olan etik sorunlar içinde buluyoruz kendimizi.

Ne diyelim, Burası Türkiye!

http://www.112acilservis.net/burasi-turkiye-makale,89.html


Comments


Tanıtılan Yazılar
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
© Copyright meselesini bilmiyor olamazsın!
bottom of page